Mayer Mağazaları İstanbul’un Gözde Hazır Giyim Mekanları 1882-1971

Stok Kodu:
9786051051819
Boyut:
165-210
Sayfa Sayısı:
272
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-01
Çeviren:
Selam Türkis Noyan
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
195,00
Taksitli fiyat: 12 x 20,80
1 adet mevcut
9786051051819
225403
Mayer Mağazaları İstanbul’un Gözde Hazır Giyim Mekanları 1882-1971
Mayer Mağazaları İstanbul’un Gözde Hazır Giyim Mekanları 1882-1971
195.00

Bu kitap Avusturya'dan Mısır'a ve İstanbul'a uzanan bir tekstil ve hazır giyim ailesinin öyküsü. Mayer Firması 1830'lara, o zamanlar Pressburg adını taşıyan günümüzün Bratislava'sındaki bir Yahudi gettosuna dayanıyor. Seyyar satıcı Salomon Mayer'in o yıllarda kurduğu küçük kumaş firması asıl gelişimini Mısır'daki faaliyeti sırasında sağlıyor, çok erken bir tarihte 1882'de İstanbul'da Mısır Çarşısının yanındaki dükkanlarını açıyorlar. Bunu Karaköy ve Beyoğlu'ndaki mağazalar izliyor. Bu mağazaların en uzun ömürlüsü ise ailenin üçüncü kuşağından Georg Mayer'in yönetimi altında 1971'e kadar sürüyor. Türkiye'deki Mayer Mağazaları Sultan II. Abdülhamid zamanında başlayan varlıklarını, yine Osmanlı padişahları Sultan Mehmed Reşad ve Sultan Mehmed Vahideddin, cumhuriyet idaresi altında da Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay dönemlerinde sürdü. Bu uzun süreçte terzilere ısmarlanan giyimden hazır giyime dönüş gerçekleşti ve şapka inkılabına tanık olundu. Mayer Mağazaları Türkiye toplumunda bu geçiş döneminin arayışı içindeki üst orta sınıflarda büyük bir heyecan yarattı. Buradan giyinenler büyük bir prestije sahip oluyorlardı. Mağazaların 1936'dan itibaren yöneticiliğini yapan Georg Mayer otuz beş yılını İstanbul'da geçirdi, kendi sözleriyle bu şehri neden sevdiğinin de şöyle anlattı:

"İstanbul'un tarihi Kapalıçarşı'sındaki insan kalabalığını, sokak satıcılarının bağırışlarını, balık pazarındaki kokuyu ve manavlardaki dağ gibi kavun yığınlarını seviyorum. İstanbulluları Boğazın bir yakasından karşı yakasına geçiren eski çarklı gemiyi seviyorum. Büyük Constantinus'un hamamında bulunan ve gün ışığının sadece tepedeki kubbenin yuvarlak camlarından içeriye sızabildiği kova imalathanesini de seviyorum. Ben İstanbul'un pencereleri kafesli eski ahşap evlerini ve daracık sokaklarındaki gizemli havayı seviyorum... İstanbul'u seviyorum, yönetimdeki eksiklere, devlet memurlarının kurnaz ve art niyetli davranışlarına, sık sık karşılaşılan, ama her defasında bir çözüm yolu bulunan güçlüklere karşın seviyorum... Ben bu şehri seviyorum... Burada beni sarıp sarmalayan ve karşılığını verme olanağına sahip olduğum dostluk ve sevgiden ötürü seviyorum... Ve İstanbul'dan ayrıldığımdan beri, onu daha da çok, hatta iki kat fazla seviyorum." Kitaba Georg Mayer'in İstanbul hatıralarına dayanan 28 kısa öyküsü de ayrı bir lezzet katıyor.

Bu kitap Avusturya'dan Mısır'a ve İstanbul'a uzanan bir tekstil ve hazır giyim ailesinin öyküsü. Mayer Firması 1830'lara, o zamanlar Pressburg adını taşıyan günümüzün Bratislava'sındaki bir Yahudi gettosuna dayanıyor. Seyyar satıcı Salomon Mayer'in o yıllarda kurduğu küçük kumaş firması asıl gelişimini Mısır'daki faaliyeti sırasında sağlıyor, çok erken bir tarihte 1882'de İstanbul'da Mısır Çarşısının yanındaki dükkanlarını açıyorlar. Bunu Karaköy ve Beyoğlu'ndaki mağazalar izliyor. Bu mağazaların en uzun ömürlüsü ise ailenin üçüncü kuşağından Georg Mayer'in yönetimi altında 1971'e kadar sürüyor. Türkiye'deki Mayer Mağazaları Sultan II. Abdülhamid zamanında başlayan varlıklarını, yine Osmanlı padişahları Sultan Mehmed Reşad ve Sultan Mehmed Vahideddin, cumhuriyet idaresi altında da Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay dönemlerinde sürdü. Bu uzun süreçte terzilere ısmarlanan giyimden hazır giyime dönüş gerçekleşti ve şapka inkılabına tanık olundu. Mayer Mağazaları Türkiye toplumunda bu geçiş döneminin arayışı içindeki üst orta sınıflarda büyük bir heyecan yarattı. Buradan giyinenler büyük bir prestije sahip oluyorlardı. Mağazaların 1936'dan itibaren yöneticiliğini yapan Georg Mayer otuz beş yılını İstanbul'da geçirdi, kendi sözleriyle bu şehri neden sevdiğinin de şöyle anlattı:

"İstanbul'un tarihi Kapalıçarşı'sındaki insan kalabalığını, sokak satıcılarının bağırışlarını, balık pazarındaki kokuyu ve manavlardaki dağ gibi kavun yığınlarını seviyorum. İstanbulluları Boğazın bir yakasından karşı yakasına geçiren eski çarklı gemiyi seviyorum. Büyük Constantinus'un hamamında bulunan ve gün ışığının sadece tepedeki kubbenin yuvarlak camlarından içeriye sızabildiği kova imalathanesini de seviyorum. Ben İstanbul'un pencereleri kafesli eski ahşap evlerini ve daracık sokaklarındaki gizemli havayı seviyorum... İstanbul'u seviyorum, yönetimdeki eksiklere, devlet memurlarının kurnaz ve art niyetli davranışlarına, sık sık karşılaşılan, ama her defasında bir çözüm yolu bulunan güçlüklere karşın seviyorum... Ben bu şehri seviyorum... Burada beni sarıp sarmalayan ve karşılığını verme olanağına sahip olduğum dostluk ve sevgiden ötürü seviyorum... Ve İstanbul'dan ayrıldığımdan beri, onu daha da çok, hatta iki kat fazla seviyorum." Kitaba Georg Mayer'in İstanbul hatıralarına dayanan 28 kısa öyküsü de ayrı bir lezzet katıyor.

Kapat