İslam Felsefesi Eski Yunan'dan Çağdaş Düşünceye Doğru

Stok Kodu:
9786055063603
Boyut:
155-235
Sayfa Sayısı:
369
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-09
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
9786055063603
221603
İslam Felsefesi
İslam Felsefesi Eski Yunan'dan Çağdaş Düşünceye Doğru
0.00
İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmek ne zaman mümkündür? İslâm felsefesini sadece Meşşaîlik olarak adlandırılan okul ile, yani El-Kindî, Fârâbî, İbnSînâ, İbnRüşd gibi filozoflar ve onların felsefi mülâhazaları etrafında dönen tartışma ve yorumlar ile sınırlı tutmak doğru mudur?
H. Ziya Ülken, ?İslâm felsefesinin kaynakları ve etkileri ile birlikte Batı düşüncesinin bir halkası gibi ele almak ve ?filo¬zoflar' diye sınırlanmış kadroyu mümkün olduğu kadar aşmak"tan bahsederken, alanında artık bir klasik olan bu ufuk açıcı kitabında esas olarak çok daha geniş bir çerçeve çiziyor ve düşünce tarihimizin imkânlarına ve keşfedilmeyi bekleyen gerçek potansiyeline işaret ediyordu.
İslâm felsefesinin kaynağında özellikle Harran'da Yakubî ve Nesturî manastırlarında Süryaniceden Arapçaya çevri¬len Yunan klasiklerinin ve dolayısıyla Yunan felsefesinin etkisi çok büyüktü. Gene eski Hint ve İran düşüncelerinin de rolü vardı. Bu felsefe ?Akdeniz geleneğinin bir halkası" olarak değerlendirilirse en büyük etkiyi Ortaçağ Batı felse¬fesi üzerinde yapmıştır.
Peki, eksiksiz bir İslâm felsefesi tarihi yazmak için sadece Yunan felsefesi ile Avrupa felsefesi arasındaki bu köprü görevi üzerinde mi durulacaktır? Yoksa Ülken'in vurgu-ladığı gibi kelam, fıkıh ve tasavvuf alanlarında çok önemli eserler vermiş İslâm düşünürlerinin çalışmalarında felsefi olan kısımlarının modern metotlarla ve farklı açılardan ele alınıp, özellikle filolojik incelemelerin yapılmasıyla mı ancak gerçek bir İslâm felsefesi ve düşüncesi tarihine ulaşı¬lacaktır?
İmam Âzam, İbn Arabî, SadreddinKonevî, Molla Câmî, İmam Rabbânî, Molla Sadra, İbnSeb'in, Cürcânî, Fahreddin Râzî, Taftazânî, SirâceddinUrmevî, Molla Fenârî, Kema l p a şazâde vb. gibi İslâm düşünürlerinin eserlerinin in¬celenmesi, monografilerinin ve kitaplarının yayımlanmasıyla İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmenin müm-kün olacağının ısrarla üzerinde duran H. Ziya Ülken'in de¬yişiyle henüz bir eşikte bulunuyoruz.
İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmek ne zaman mümkündür? İslâm felsefesini sadece Meşşaîlik olarak adlandırılan okul ile, yani El-Kindî, Fârâbî, İbnSînâ, İbnRüşd gibi filozoflar ve onların felsefi mülâhazaları etrafında dönen tartışma ve yorumlar ile sınırlı tutmak doğru mudur?
H. Ziya Ülken, ?İslâm felsefesinin kaynakları ve etkileri ile birlikte Batı düşüncesinin bir halkası gibi ele almak ve ?filo¬zoflar' diye sınırlanmış kadroyu mümkün olduğu kadar aşmak"tan bahsederken, alanında artık bir klasik olan bu ufuk açıcı kitabında esas olarak çok daha geniş bir çerçeve çiziyor ve düşünce tarihimizin imkânlarına ve keşfedilmeyi bekleyen gerçek potansiyeline işaret ediyordu.
İslâm felsefesinin kaynağında özellikle Harran'da Yakubî ve Nesturî manastırlarında Süryaniceden Arapçaya çevri¬len Yunan klasiklerinin ve dolayısıyla Yunan felsefesinin etkisi çok büyüktü. Gene eski Hint ve İran düşüncelerinin de rolü vardı. Bu felsefe ?Akdeniz geleneğinin bir halkası" olarak değerlendirilirse en büyük etkiyi Ortaçağ Batı felse¬fesi üzerinde yapmıştır.
Peki, eksiksiz bir İslâm felsefesi tarihi yazmak için sadece Yunan felsefesi ile Avrupa felsefesi arasındaki bu köprü görevi üzerinde mi durulacaktır? Yoksa Ülken'in vurgu-ladığı gibi kelam, fıkıh ve tasavvuf alanlarında çok önemli eserler vermiş İslâm düşünürlerinin çalışmalarında felsefi olan kısımlarının modern metotlarla ve farklı açılardan ele alınıp, özellikle filolojik incelemelerin yapılmasıyla mı ancak gerçek bir İslâm felsefesi ve düşüncesi tarihine ulaşı¬lacaktır?
İmam Âzam, İbn Arabî, SadreddinKonevî, Molla Câmî, İmam Rabbânî, Molla Sadra, İbnSeb'in, Cürcânî, Fahreddin Râzî, Taftazânî, SirâceddinUrmevî, Molla Fenârî, Kema l p a şazâde vb. gibi İslâm düşünürlerinin eserlerinin in¬celenmesi, monografilerinin ve kitaplarının yayımlanmasıyla İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmenin müm-kün olacağının ısrarla üzerinde duran H. Ziya Ülken'in de¬yişiyle henüz bir eşikte bulunuyoruz.
Kapat