İstenmeyen Komşu Türkiye'nin Kürt Politikası

Stok Kodu:
9789756051979
Boyut:
165-210
Sayfa Sayısı:
150
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-05
Çeviren:
Necla Ülkü Kuglin
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
9789756051979
98102
İstenmeyen Komşu
İstenmeyen Komşu Türkiye'nin Kürt Politikası
0.00
1990'lı yılların başında ıraklı Kürtler ülkenin geri kalanından az çok ayrılmış belli bir bölgede kendi fiili siyasi kurumlarını kurup kendilerini yönetmeye başlamışlardı. Türkiye'ye göre bu Türk devletinin ideolojik temeline, yani üniter ulus devlet fikrine karşı bir meydan okumaydı. İşin ilginç tarafı, böyle bir oluşumun Türkiye vatandaşı Kürtler için bir çekim merkezi oluşturmasından ve gelecekte Türkiye'den bir kopmaya yol açabileceğinden endişe edilmesine rağmen, resmi söylemde bu ihtimalin gerçekçi olup olmadığı asla açıkça irdelenmiyordu. Oysa böyle bir kopmanın hangi otomatik nedensellik mekanizmayla önceden bilindiğini anlamak zor. Hatta Türkiye'nin anayasal değişiklikler yapıp devlet yapısına federatif öğeler eklemesinin devletin istikrarını azaltacağı mı, yoksa arttıracağı mı hususu da tartışmalı bir konu. Eğer AB üyeliğine hazırlanma süreci, sivil ve siyasi hakların tam olarak tanındığı, daha demokratik bir toplum sağlayacaksa, Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürtlerin bağımsızlık isteyeceklerini varsaymak için bir neden yok. Türkiye'deki Kürtlerin çoğu AB üyeliğinin durumlarını önemli ölçüde iyileştireceğine ve kültürel ve siyasi haklarını koruyacağına inanıyor. Ortadoğu'ya yayılmış olan Kürtler, farklı devlet kurma projeleri içinde yer aldıklarından birbirlerinden ayrı durumdalar. Avrupa Birliği, dış sınırlarının korunması konusunda çok katı olduğu ve Türkiye, Asya ve Ortadoğu'dan Avrupa'ya gitmek isteyenler için önemli bir geçiş ülkesi konumunda bulunduğu için, yeni üyesi Türkiye'den doğu sınırlarını daha katı bir şekilde kontrol etmesini isteyecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin AB üyeliği durumunda Kürtler sadece hâlihazırdaki ulus-devlet sınırları tarafından değil, Avrupa Birliği'nin dış sınırları tarafından da bölünmüş olacaktır. Bu da, tüm Kürtlerin bir devlette toplanması, yani "büyük Kürdistan" umudunu şimdikinden daha da zayıflatacak ve Türkiye'nin güvenlik kaygılarını azaltacaktır. Åsa Lundgren, İsveç, Upsala Üniversitesi'nde siyaset bilimi öğretim üyesi.
1990'lı yılların başında ıraklı Kürtler ülkenin geri kalanından az çok ayrılmış belli bir bölgede kendi fiili siyasi kurumlarını kurup kendilerini yönetmeye başlamışlardı. Türkiye'ye göre bu Türk devletinin ideolojik temeline, yani üniter ulus devlet fikrine karşı bir meydan okumaydı. İşin ilginç tarafı, böyle bir oluşumun Türkiye vatandaşı Kürtler için bir çekim merkezi oluşturmasından ve gelecekte Türkiye'den bir kopmaya yol açabileceğinden endişe edilmesine rağmen, resmi söylemde bu ihtimalin gerçekçi olup olmadığı asla açıkça irdelenmiyordu. Oysa böyle bir kopmanın hangi otomatik nedensellik mekanizmayla önceden bilindiğini anlamak zor. Hatta Türkiye'nin anayasal değişiklikler yapıp devlet yapısına federatif öğeler eklemesinin devletin istikrarını azaltacağı mı, yoksa arttıracağı mı hususu da tartışmalı bir konu. Eğer AB üyeliğine hazırlanma süreci, sivil ve siyasi hakların tam olarak tanındığı, daha demokratik bir toplum sağlayacaksa, Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürtlerin bağımsızlık isteyeceklerini varsaymak için bir neden yok. Türkiye'deki Kürtlerin çoğu AB üyeliğinin durumlarını önemli ölçüde iyileştireceğine ve kültürel ve siyasi haklarını koruyacağına inanıyor. Ortadoğu'ya yayılmış olan Kürtler, farklı devlet kurma projeleri içinde yer aldıklarından birbirlerinden ayrı durumdalar. Avrupa Birliği, dış sınırlarının korunması konusunda çok katı olduğu ve Türkiye, Asya ve Ortadoğu'dan Avrupa'ya gitmek isteyenler için önemli bir geçiş ülkesi konumunda bulunduğu için, yeni üyesi Türkiye'den doğu sınırlarını daha katı bir şekilde kontrol etmesini isteyecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin AB üyeliği durumunda Kürtler sadece hâlihazırdaki ulus-devlet sınırları tarafından değil, Avrupa Birliği'nin dış sınırları tarafından da bölünmüş olacaktır. Bu da, tüm Kürtlerin bir devlette toplanması, yani "büyük Kürdistan" umudunu şimdikinden daha da zayıflatacak ve Türkiye'nin güvenlik kaygılarını azaltacaktır. Åsa Lundgren, İsveç, Upsala Üniversitesi'nde siyaset bilimi öğretim üyesi.
Kapat