Özgürüm Ama Mecburiyet Var Diyarbakırlı ve Muğlalı Gençler Anlatıyor

Stok Kodu:
9789750511592
Boyut:
150-215
Sayfa Sayısı:
231
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2013-04
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
9789750511592
186193
Özgürüm Ama Mecburiyet Var
Özgürüm Ama Mecburiyet Var Diyarbakırlı ve Muğlalı Gençler Anlatıyor
0.00
Mahalledeki Türk çocukları bizim Türkçemizle dalga geçerlerdi. İşte
kıro, şu, bu. Bir gün o kadar sinirlenmiştim, Nuri diye bir çocuk vardı,
onu dövdüm. Sonra öbür çocuklar bana saldırdılar. Burcu adında
bir kız vardı. Bilmiyom artık üzüldü mü ne, geldi yanıma. Pastaneye
gittik, muzlu, tek kişilik pastalar oluyor. Ondan ikram etmişti. Tadı
çok güzeldi yani, köyde bu tür şeylerin olmayınca.
İlkokulda çoğunlukta bizdik. Fakat orada da biz Türklere eziyet
ediyorduk ya. Birkaç tane Türk çocuğu vardı biz her gün dövüyorduk,
dayak atmadan eve göndermiyorduk. Ben onu anlamıyorum. Yani
niye öyle bir şeyler yapmışız? Fırsat gelince demek biz eziyoruz. Yani
neydi, psikolojik bir şey miydi? O zaman kafamıza öyle bir şey mi
yerleşmişti?
Ya yanlış anlaşılmasın da ben Kürtleri sevmiyorum. Marmariste
her adım attığımda önümden mutlaka üç tane Kürt geçiyor. Neden
sevmiyorum? Ülkemizde şehit dediğimiz bir olay var. Sevmiyorum.
Yolda şuradan geçse laf atarım. O dereceyim. Ama hani yanlış
anlaşılmasın. Onları ayırdığımdan değil, sevmiyorum sadece.
Kürtlere karşı bir ön yargım vardı. Ya bunların hepsi Türkiyeyi
sevmiyor zaten, biz bunları niye sevelim falan gibi bir şeyim vardı.
İçten içe geçiriyordum. O da çok değişti. Hani artık herkesle
konuşabilirim; nasıl diyeyim, bir şeyler paylaşabilirim. Herkes benim
arkadaşım olabilir. Önceden bunun şivesi de farklı diyordum.
Konuşurken böyle bir canım sıkılıyordu falan. Artık hani çok dar
baktığımı anladım. Artık hiç öyle bir şeyim yok hani; her kültürden,
her şeyden insanlarla konuşabilirim.

Gençler Türkiyede yakın geçmişte yaşananlar hakkında ne
düşünüyorlar? Özellikle otuz yıla varan savaşın şiddet ortamı,
onların zihninde nasıl bir tortu bırakmış? Asıl önemlisi, Türkiyenin
Doğusundaki ve Batısındaki gençler, Türkler ve Kürtler, birbirleri
hakkında ne düşünüyorlar?
Leyla Neyzi ve Haydar Darıcı, Diyarbakırlı ve Muğlalı gençlerle
yaptıkları derinlemesine söyleşilerde, birbirini anlamanın haritasını
seriyorlar önümüze. Önyargıların, kaygıların, öfkelerin, kitlenmelerin
ama aynı zamanda empatinin, dostluğun, alış verişin haritası
Birbirini ve ötekini tanımanın insanı nasıl genişlettiğine dair, genç
seslere kulak vermek için
Mahalledeki Türk çocukları bizim Türkçemizle dalga geçerlerdi. İşte
kıro, şu, bu. Bir gün o kadar sinirlenmiştim, Nuri diye bir çocuk vardı,
onu dövdüm. Sonra öbür çocuklar bana saldırdılar. Burcu adında
bir kız vardı. Bilmiyom artık üzüldü mü ne, geldi yanıma. Pastaneye
gittik, muzlu, tek kişilik pastalar oluyor. Ondan ikram etmişti. Tadı
çok güzeldi yani, köyde bu tür şeylerin olmayınca.
İlkokulda çoğunlukta bizdik. Fakat orada da biz Türklere eziyet
ediyorduk ya. Birkaç tane Türk çocuğu vardı biz her gün dövüyorduk,
dayak atmadan eve göndermiyorduk. Ben onu anlamıyorum. Yani
niye öyle bir şeyler yapmışız? Fırsat gelince demek biz eziyoruz. Yani
neydi, psikolojik bir şey miydi? O zaman kafamıza öyle bir şey mi
yerleşmişti?
Ya yanlış anlaşılmasın da ben Kürtleri sevmiyorum. Marmariste
her adım attığımda önümden mutlaka üç tane Kürt geçiyor. Neden
sevmiyorum? Ülkemizde şehit dediğimiz bir olay var. Sevmiyorum.
Yolda şuradan geçse laf atarım. O dereceyim. Ama hani yanlış
anlaşılmasın. Onları ayırdığımdan değil, sevmiyorum sadece.
Kürtlere karşı bir ön yargım vardı. Ya bunların hepsi Türkiyeyi
sevmiyor zaten, biz bunları niye sevelim falan gibi bir şeyim vardı.
İçten içe geçiriyordum. O da çok değişti. Hani artık herkesle
konuşabilirim; nasıl diyeyim, bir şeyler paylaşabilirim. Herkes benim
arkadaşım olabilir. Önceden bunun şivesi de farklı diyordum.
Konuşurken böyle bir canım sıkılıyordu falan. Artık hani çok dar
baktığımı anladım. Artık hiç öyle bir şeyim yok hani; her kültürden,
her şeyden insanlarla konuşabilirim.

Gençler Türkiyede yakın geçmişte yaşananlar hakkında ne
düşünüyorlar? Özellikle otuz yıla varan savaşın şiddet ortamı,
onların zihninde nasıl bir tortu bırakmış? Asıl önemlisi, Türkiyenin
Doğusundaki ve Batısındaki gençler, Türkler ve Kürtler, birbirleri
hakkında ne düşünüyorlar?
Leyla Neyzi ve Haydar Darıcı, Diyarbakırlı ve Muğlalı gençlerle
yaptıkları derinlemesine söyleşilerde, birbirini anlamanın haritasını
seriyorlar önümüze. Önyargıların, kaygıların, öfkelerin, kitlenmelerin
ama aynı zamanda empatinin, dostluğun, alış verişin haritası
Birbirini ve ötekini tanımanın insanı nasıl genişlettiğine dair, genç
seslere kulak vermek için
Kapat